Ana Sayfa Sağlık Embriyonel Tümörler Nedir?

Embriyonel Tümörler Nedir?

184
0
embriyonel_tumor
embriyonel_tumor

Embriyonel Tümörler Nedir?

Embriyonal tümörler, pediatrik grupta en sık görülen ikinci beyin tümörleridir. Medulloblastoma, bu grupta en sık görülen ve çocukluk çağında en sık görülen kötü huylu beyin tümörüdür. Supratentoryal yerleşimli PNET ve ATRT, bu grupta görülen diğer oldukça agresif tümörlerdir. Toksisiteyi azaltma yaklaşımları, benzer tedavi yaklaşımlarına sahip embriyonal tümörlerde çok önemlidir.

Çocukluk Çağı Oluşan Diğer Beyin Tümörleri

Çocuklarda beyin tümörü, çocukluk çağında lösemi ile ilişkili en yaygın hastalıklardan biridir. Yetişkinlerde çok nadir görülen bu tümörler genellikle embriyo döneminde oluşan ancak doğumdan sonra yok olması gereken hücrelerden kaynaklanır. Çocukluk çağı hastalıklarının yaklaşık% 20’sini oluşturan beyin tümörleri genellikle beyin sapı ve serebellumda görülür. Vakaların yaklaşık yarısında kötü huylu olan bu tümörler, beyin ile birlikte omurilik gibi vücudun farklı bölgelerini de etkileyebilir. Ancak tedavi yöntemleriyle elde edilen başarı yetişkinlere göre daha fazladır. Cerrahi operasyonla çıkarılan tümörler, ardından yardımcı kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları sayesinde günümüzde daha başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Ependimom: Ependimoma, beyinde destek hücreleri olarak da bilinen glia’da meydana gelen tümörlerden biridir. Beyin ventriküllerinde ve omurilikte oluşan ependimoma, pediatrik beyin tümörlerinin yaklaşık% 10’unu oluşturur. Bazı durumlarda kırmızı, gri ve yumuşak doku tümörleri olan ependimomlarda dolgulu kistler bulunabilir. Hastaların gösterdiği semptomlar tümörün yeri ve büyüklüğüne göre değişir. Ependimomun genel semptomları aşağıdaki gibidir:
Görme kaybı, çift veya bulanık görme,
Boyun ve baş ağrısı,
Mide bulantısı ve kusma
Denge kaybı ve yürüme güçlüğü,
Nöbetler ve uyuşma.

Serebellar Astrositom: Çocukluk çağı tümörlerinin ortalama% 15’ini oluşturan serebellar astrositom, diğer beyin tümörlerinden daha iyi sonuçlara sahiptir. Lezyonların sadece% 5-% 20’si maligndir. En sık 5 yaş altı çocuklarda görülen tümör, ilk aşamada baş ağrısı ve kusma gibi belirtilere neden olur. Bu belirtiler nedeniyle öncelikle diğer hastalıklarla karıştırılır. Semptomların devam etmesi ile birlikte bilinç kaybı, denge bozuklukları ve görme bozuklukları ortaya çıkar. Bu tümörün tedavisinde beyincik ameliyatı yapılır ve kitle çoğunlukla tamamen çıkarılır.

Pilositik Astrositom: Merkezi sinir sistemi tümörleri arasında yaygın olan pilositik astrositom, genellikle beyincikte meydana gelir. Pediatrik beyin tümörlerinin yaklaşık% 25’ini oluşturan ve kendilerini büyük bir kitle olarak gösteren bu tümörler yavaş ilerler ve genellikle iyi huyludur. Yumuşak dokulu gri bir nodül ile karakterize olan tümör genellikle cerrahi yöntemlerle tamamen çıkarılabilir. Çoğu hasta ameliyat sonrası kemoterapi ve radyoterapi gibi yardımcı tedavi yöntemlerine ihtiyaç duymaz. Ancak düzenli olarak kontrol edilen tümör genellikle tekrarlamaz.

Gangliogliom: Çocuk tümörlerinin yaklaşık% 4-8’ini oluşturan ganglioglioma, ganglion hücreleri ve astrositlerden oluşur. Temporal lobun orta kısımlarında oluşan tümörün genellikle tanımlanmış bir sınırı vardır. Ayrıca ödemin oluşmadığı kistik bir kitle ile karakterizedir. Ganglioglioma’nın en önemli belirtisi, çocukların düzenli aralıklarla yaşadıkları nöbetlerdir. Tümörün tedavisinde cerrahi yöntemler kullanılmaktadır. Kitlenin tamamı cerrahi olarak çıkarılabilir ve genellikle radyasyon tedavisine gerek yoktur.

Oligodendrogliom: Glioma türlerinden oligodendroglioma, çocukluk çağı tümörlerinin% 1’ini oluşturan çok nadir görülen bir tümördür. Anormal oligodendrositlerin ve astrositlerin füzyonu ile oluşan tümör genellikle frontal lobda yer alır. En sık 6-12 yaş arası çocuklarda görülür. Uzun süren nöbetlerle karakterize olan oligodendroglioma tedavisinde çok fazla fonksiyon kaybına neden olmamak için radikal eksizyon tercih edilir. Bazı cerrahi operasyonlarda kitlenin bir kısmı çıkarılabilir. Bu nedenle çoğu hastaya ameliyat sonrası da radyoterapi uygulanmaktadır. Araştırmalara göre tedavi sonrası hayatta kalma oranı ortalama% 80’dir.

Önceki İçerikEv Yapımı Salep Nasıl Yapılır?
Sonraki İçerikHamilelik Sonrası Korse Kullanımı